Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlik azalmaya devam ediyor. Buna paralel olarak, altın fiyatı kısa bir süre önce 1.300 doların altına indi.
Görünüşe bakılırsa Rusya, Kırım’ı ilhak etmesinden dolayı pek ciddi bir yaptırımla karşılamşamaycak. Vladimir Putin’in bu “oyunu” çok usta
bir siyasetçi gibi yönettiğini söyleyebiliriz.
Tabii bu, yeni çatışmaların çıkmayacağı anlamına gelmiyor.
Özellikle Ukrayna’nın doğusunda bulunan Rus kökenli vatandaşarın kötü muameleye maruz kalması durumunda,
Rusya “vatandaşlarını korumak” gerekçesiyle askeri müdahalede bulunabilir. Bu durumda altın fiyatının artan
jeopolitk gerginliğe paralel olarak yükselmesi beklenebilir.
Gerginliğin artmasına ABD de yol açabilir. ABD’de Cumhurbaşkanı Barack Obama’nın
Kırım krizine gösterdiği tepkinin yetersiz olduğunu düşünenler çoğunlukta.
Eğer Obama politik olarak kendini köşeye sıkışmış hissederse,
Ukrayna’ya NATO askeri gönderilmesinin yolu açılabilir.
Gerçi ne Batı’da ne Doğu’da kimsenin askeri gerginliği kaldıracak durumda olduğu söylenemez,
ancak kimi zaman politik kazanç uğruna hiç de mantıklı olmayan işler yapıldığı görülmüştür.
Bu bağlamda, altın fiyatının önümüzdeki haftalarda oldukça hareketli olması beklenebilir.
Bir yandan, halihazırda üstünlüğü yakalamış olan ayılar fiyatı daha da aşağılara çekmek için uğraşacaklar,
diğer yandan politik gerginliklerin artmasına bağlı olarak boğalar tekrar üstünlük yakalamaya çalışacaklar.
Sarı metalin, 2014 başlarındaki seviyelerine kadar düşüp düşmeyeceği bir soru işareti.
Fiyat hâlâ Ocak 2014 seviyelerinin %6 – 7 üzerinde, ancak Goldman Sachs’ın 1.050 dolarlık altın fiyat hedefi
yatırımcılar arasında kaygı yaratmıyor değil. Söz konusu seviyenin çok üzerinde olsak da, moraller fiyatın
1.400 dolara yaklaştığı dönemdeki kadar iyi değil.
Fiyatın yükselmesine neden olabilecek etkenlere baktığımızda,
jeopolitik gerginliğin yanısıra fiziksel telep de önemli bir rol oynuyor.
Yatırımcılar özellikle Çin ve Hindistan’ın fiziksel talep rakamlarını yakında izleyecekler.
Çin’in Hong Kong üzerinden ithal ettiği altın miktarında, 2014’ün ilk iki ayında geçen yılın aynı
dönemine kıyasla önemli artış kaydedildi. ABD’deki finans medyasında bu konuda yanıltıcı haberler yer alıyor.
Bir yandan Çin’in altın ithalatı artmaya devam ederken, diğer yandan yaygın medya “talep azalıyor” diyor.
Çin’in Mart ayında ne kadar altın ithal ettiğini henüz bilmiyoruz, ancak ilk iki ayda ülke 193 ton altın ithal etti.
Geçen yıl, Çin’in birinci çeyrek altın ithalatı 217 ton düzeyindeydi. Görüldüğü gibi bu yıl aynı rakama neredeyse ilk iki ayda ulaştık.
Mart ayının ithalat rakamı geçen aya kıyasla düşük bile çıksa, ilk çeyrek bazında geçen yıla göre önemli bir artış yaşanacağı kesin gibi gözüküyor.
Benzer şekilde, ABD’de 1 Nisan’da yürürlüğe girecek olan ve finans sektöründe yeni düzenlemelere yol açacak bazı kanunlar,
bankaların genel olarak emtia ama özellikle altına dayalı türev araçlarını etkileyebilir. Bilindiği üzere ABD’deki
büyük yatırım bankaları, genellikle altın ve benzeri kıymetli metalleri açığa satma eğilimindeler.
Eğer yeni düzenlemeler bu pozisyonları sınırlayacak etki yaratırsa, altınv e gümüş fiyatında artışlar görülebilir.
Ancak yinelemekte fayda var: Özellikle kısa vadede bakıldığında altın, Janet Yellen’in “altı ay içinde faiz oranlarında
artış görülebilir” şeklindeki ifadesinden ötürü baskı altında kalabilir. Gerçekte Yellen’in faiz artırmak gibi bir niyeti olmasa da,
faiz artırımı ihtimali dahi yatırımcıları son derece rahatsız ediyor. Tarihesel olarak bakıldığında artan faiz oranlarının altın
için negatif olmadığı, önemli olan göstergenin reel faiz oranı olduğu biliniyor. Ancak yine de faiz artışı, genel olarak yatırımcıları korkutan bir olgu.
0 yorum:
Yorum Gönder